Çalıştay sırasında katılımcılar, oluşturulacak komisyonlarda yapılacak müzakerelerde Sporda Tahkim, Sporda şiddetle etkin mücadelede E-Kart ve E-Bilet etkisi, 6222 sayılı Kanun ve Kanuna ilişkin yönetmeliğe dair diğer uygulama sorunları ve sporda şiddetin önlenmesi konuları tartışıyor.
Çalıştay'da konuşan TFF Başkanvekili Hüsnü Güreli, statta görev alan özel güvenliklerin eğitilmesinin şart olduğunu belirterek, kulüplerin çok kaliteli güvenlik şirketleriyle çalışması gerektiğini söyledi.
E-bilet sisteminin bugün 33 stadyumda uygulandığını, şu anda elektronik kart sayısının 1 Mayıs itibarıyla 2 milyonun biraz üzerinde olduğuna işaret eden Güreli, "E-bilet, çok çok doğru bir uygulama. Bizim tasvip etmediğimiz, sahalarda görmek istemediğimiz, olayların doğmasına sebep olan seyirci kitlesini uzaklaştırdı ve zaman içinde iyi bir seyirci kitlesine ulaşmamızı sağladı. E-bilet sistemine paydaşlar olarak sahip çıkmamız lazım." diye görüş belirtti.
Güreli, 2009-2010 sezonundan itibaren Süper Lig'de ortalama seyirci sayısının 10 bin 900 olduğunu, 2014-2015 sezonunda elektronik bilet yürürlüğe girdiğinde bu rakamın 6 bin 700, bu sezonda da 8 bin 400'e , PTT 1. Lig'de ise bin 630'dan 2 bin 173'e geldiğine işaret etti.
E-bilet uygulamasının başlamasıyla Süper Lig'de disiplin sevklerinde olan sportmenliğe aykırı 18 cezanın geçen sezonda 16'ya, bu sezon ise 8'e düştüğünü vurgulayan Güreli, "Dolayısıyla E-bilet doğru bir sistem. Bundan sonraki temel amacımız, iç denetim kurarak özel güvenlikle kolluk kuvvetleri arasındaki koordinasyonu UEFA standartlarında sertifikasyona tabi tutmak olmalıdır." şeklinde konuştu.
Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan, yaptığı konuşmada, sporda şiddetin önlenmesi konusunda görüş alışverişinde bulunacaklarını belirterek, çalıştayın hayırlı olmasını diledi.
Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı Göksel Gümüşdağ da Türk futbolunda hiç kimsenin inkar edemeyeceği bir noktaya geldiklerini ifade ederek, hiçbir şey yokmuş gibi arkalarını dönüp gidemeyeceklerini dile getirdi. "Tek amacımız, futbolda olumsuzluklara, tepkilere, nihayetinde şiddete götürebilecek kötü tohumların önüne çok geç olmadan geçebilmek ve bu güzel oyunun güzel kalmasını sağlayabilmek." diyen Gümüşdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: "Varsa yoksa suçu birilerine atmak için çabalıyoruz. Oysa suç yalnız bir kulüpte, taraftarda, sadece TFF'de, Kulüpler Birliğinde, hakemlerde, E-bilette değil. Türk futbolunun bugünlere gelmesinde hepimizin payı var. Bu sorumluluğu istesek de istemesek de tarih bizim hesabımıza yazacak. Eğer hemen bir şeyler yapamazsak bu yükün altından korkarım ki kalkamayacağız. Ortada suç niteliğinde bir eylem varsa o zaman ceza da olmalı. Bunlar teoride kalmamalı, pratiğe dönüşmeli."
Türkiye Adalet Akademisi Başkanı Yılmaz Akçil de Trabzonspor ve Fenerbahçe maçından sonra şiddetin iyice gündeme geldiğini söyledi. Sempozyumu 3-4 ay önce planladıklarını, çalıştayın da bu olayın sonrasında tam zamanına denk geldiğini düşündüğünü dile getiren Akçil, "Spor dinamik, sosyal ve tüm dünyada da etkili bir alan. Hem ekonomik anlamda hem de siyasi yönleri olan büyük bir sektör. Normal yargılama süreçleri belli hukuk kurallarına tabi. Dava dilekçesi, şikayet dilekçesi ve inceleme usulleri filan zaman alan bir süreç. Bu sürecin sonunu beklemek, spor gibi dinamik ve hızlı işleyen bir alan için hiç uygun olmayacağı açık." dedi. Özellikle bu konuda yetkili cumhuriyet savcılarının sporla ilgili bir konu geldiği zaman yargılamayı en hızlı ve seri şekilde çözmeleri gerektiğini vurgulayan Akçil, şunları kaydetti: "Spor alanındaki itilaflar beklenecek itilaflar değil. Çok kısa sürede sonuçlanması gereken itilaflar. Zamana bıraktığınızda bu alandaki faaliyet çöker, çalışamaz hale gelir. Bu noktada hassasiyetinizi öne çıkartmanızı istirham ediyorum. Diğer sıkıntımız 56 federasyonun 56 değişik disiplin talimatı ya da yönetmeliği var. Bir federasyonda örneğin hakaret suçlarından verilen ceza ihtar, bir diğer federasyonda hakaret fiiline verilen ceza 1 yıl hak mahrumiyeti şeklinde. Adaletin vicdanlarda yer alması adına Spor Ceza Kanunu çıkartılıp tüm federasyonun aynı hukuki statüye tabi tutulması, aynı suça aynı cezanın verilmesinin acilen şart olduğunu düşünüyorum."